27 Mayıs 2009 Çarşamba

bir rüya

Heyecanlanıyorum.
Güneş tam tepemde ve ben neredeyse çırılçıplağım ve kendimle oturmuş karşılıklı milkshake içiyorum.Ağzımda karamel ve çilek tadı var.Güneş gözlüğümün pembe camının etkisiyle pembe görüyorum hayatı.Ayağımın altındaki soğuk su vücudumdaki bir şeyleri harakete geçiriyor.Sığamıyorum.Duramıyorum olduğum yerde.Taşıyorum.
Beni selamlayan doğaya gülümsemekten yorgun düşüyor gülüşüm ama silinmiyor yüzümden.İzliyorum gözümün önüne serilen herşeyi.Sadece ben ve yansımam varız kimseden çekinecek halim yok.Bu zamana kadar göremediğim şeyleri görme derdine giriyorum ve çok sonra farkediyorum konuştuğunu yansımamın.Aşağıdan aşağıdan gülümsüyor ve konuşuyor.Sesini duyuyorum ama söylediği kelimelerin hiç bir anlamını bilmiyorum.Az önce benim konuştuğum dilin aynısını konuşmasına rağmen.
Başım dönüyor,beynim karıncalanıyor,gözüm kapanıyor...
Yüzüme çarpan soğuk bir şeyle yeniden hayata dönüorum.Aynı yerdeyim.Yine yalnızım.Ama değişmiş bir şeyler.Herşey çok tatlı gözükmesine rağmen soğuk ve diken gibi batıyor.Ağzımdaki çikolata tadı yok oldu ve sanki beraberinde birşeylerde gitti.Korkulacak birşey olmamasına rağmen korkuyorum ve korkum nihayet heyecanımı da yeniyor.Kendimi yatıştırıyorum küçük bir kız çocuğunu yatıştırır gibi.Saçlarımı okşuyorum,şarkılar söylemeye çalışıyorum.
Son defa heyecanlanıyorum.
Neden heyecanlandığımı bilmeden.
Farkediyorum ki orda nasıl bulunduğumu bile bilmiyorum.
Yine oraya gitmek istermiydim onuda.

26 Mayıs 2009 Salı

3. tekil şahıs

Beni bilir sanmıştım..
Bunca zaman şifreli şifreli konuşmuştuk ve aramızda konuştuklarımızı kimsecikler anlayamazlardı çünkü şifreleri kimse çözecek kadar zeki değildi.Aslında kullandığımız dil çok yalın ve anlaşılırdı ama nedeni bilemiyorum kimse anlayamadı bizi.Ama ben ne söylersem söyleyeyim o beni anlardı.Çıkardığım bir "ah ah" sesine canımın sıkıldığını anlardı mesela.Bunlar başka şeyler olsa da benim iki dudağımdan bunlar cıktığında beni eğlendirmeye çalışırdı.Elinden ne geliyorsa,imkanlar neyse zorlardı.Başarırdı da :)
Boş bir kimse değildi.Aklına koyduğu için çabalardı.Çünkü aklına koydukları çabaya değerdi.Ona özenirdim ve hiç belli etmeden saatlerce ona odaklanır onu seyrederdim.Dikkat ederdim düşüncelerini bana yönlendirmemesine çünkü konsantresi bozulsun istemezdim ama o hem ona baktığımı farkeder hem de işini ustaca yapardı.Hayranıydım onun.Benim için yüceydi.Diğerleri gibi değildi.Başkaydı.İlk onla öğrenmiştim "herkes bir yana sen bir yana"nın mantığını.Onunla çözümlemek çok kolaydı problemleri.O benim hem psikoloğum,hem ailem,hem de bendi.Evet o bendi..Kendimi görmek istediğim insandı."Onun gibi" olmalıydım.Başkası gibi olmak...Ne leziz bir his olurdu herhalde.Onun gibi güçlü olmak.Sonra onun gibi yetenekli ve sevilen birisi olmak.Onun gibi mükemmel olmak.Basit fobilerimi yenmiş olurdum ben o olsaydım.Ve bugün ortada olmayan bir çok hobim olurdu.Bu gün sadece bir tek hobim vardı.Hobim de oydu benim!
Fobimde...
Mutlaka ben o olmalıydım.Mükemmel olmayı kim istemez ki..Ben o olabilirdim.Hakediyordum.Onun elindeki tüm mutluluklar benim olmalıydı.
Biz iki normal insan yolda yürürken bebek arabasında gezdirilen bebekler ona gülümserdi.Kuşlar ve kediler kaçmazdı ondan.Ama ben bebekleri de, hayvanları da ondan daha çok severdim!
Evet ben o olmalıydım.O olmak çok zor olamazdı ki dedim ya ikimizde insandık.Birlikte uyurken birden içine girebilirdim.Ya da ruhuma söylerdim onunkisiyle yer değiştirirdi..Bunca zaman ben ondan ne istesem yapmıştı.Belki benim için ruhunu soyunur kendi eliyle giydirirdi bana..Neden olmasın..Diye düşünemedim.
Kin vardı bende.Kibir vardı.Kıskançtım.Bu üç "K" ben de olmasaydı bu gün çok farklı olucaktı herhalde.Ama onlar benimdi.Bu yüzden onun herşeyindeydi gözüm.Sahip olduğu herşeydeydi.Ona sahip olma gibi bir şansım varken ben o olmak istiyordum.Ona komplo kurdum!Şimdi de hain olmuştum.Aynı zamanda da sadakatsizdim.Ve asla sadık değildim.
Yanımda uyurken o içimden hep aynı söz yükseliyordu."Sen o olmalısın..."Ellerimin kontrolü benden çıktı ve onun "h" sine yapıştı.Sıktı...Parçaladı..Yok etti.
Ben merhameti öldürdüm...
Sadece elimde leşiyle kaldım ortada.Benim olamadı.Benim yüzümden benim olamadı.Ama anladım ki...
Ben hep onundum!..

Duymak istediğim gecikmiş cevaplarım var.Ama yok.

İyilikler bir de kötülükler var..Tıpkı iyiler ve kötülerin olması gibi.Mantıken iyi insanlar iyilikleri,kötü insanlar da kötülükleri yaparlar.Şayet şeytaın canı sıkılıyor da o an iyi bir insanı yoldan çıkarıpta ufak tefek bile olsa kötülük yaptırıyorsa o hala iyi bir insan mıdır? Anlayamadığım ve düşünmekten yorulduğum şeyler var.Bu aynı bilmediğiniz bir dilde şarkının çalması gibi.Müzik güzel ve gayet sade.Sözler anlamlı olmasına anlamlı..Müziğe layık olmalı ne de olsa..Lakin ben sözleri anlayamıyorum.O şarkıya nasıl güzel diyebilirim ki...
Yanlışlıklar var.Elbet bir yerlerde de doğrular gizli.Doğruların üstü yalanlarla kaplanmış ve görünmüyorlar.Tam sınırından kesilmiş tırnaklarımla uğraşıyorum yalanları sökmeye ama elde ettiğim tek şey ellerimin kanaması ve bıkkınlık.Çok korkardım birinin benden bıktığını duymaktan..Bu gün bu sözü kendime söyledim.Kendimden bıktım.Bazen olduğu gibi kabul etmeli.Haksızlıklar hayatın her yerinde.Elbette bir gün adalet yerini bulacak..Böyle deriz çünkü böyle olması gerekir.Olmuyor mu?Olmuyorsa sorun bende mi?
İyi olanı düşünmek iyi olanı çağırmak ve iyinin senin olması demek değil mi?Buna inanıyorsunuz ama ben inanmıyorum.Herkes hakettiğini yaşamıyor işte kabul edemiyorum!Yeni doğmuş küçük bebek günahsız bir melekken doğumuyla annesinin katili olabiliyor bazen.Neden o annesini öldüren kişi olarak sayılmıyor.Neden bu gerçeği herkes biliyor ama aynı zamandada herkes inkar halinde?
Hayatım..Cevap verebilir misin bana.Sana bunca zaman hep soru sordum çünkü sendin öğretmenim.Gittin mi benden.Yok musun artık.Yoksan nefes almamın neresi normal?Varsan neden susuyorsun cevaplamıyorsun beni?

24 Mayıs 2009 Pazar

M.Küpeli

Kaç yaşındaydım ben hatırlıyor musun?
Ben hatırlamıyorum.Ama küçük bir kız çocuğuydum.Tek derdim oyuncaklar olduğu zamanlardı.Değişik nesneler zaman zaman oyuncaklarım olurlardı.Kağıttan bebekler yapar,onları hayal dünyamda yaşatırdım.Denim eserim olurdu onlar.Ben yaratmıştım onları..Saatlerce konuşurdm kağıttan bebeklerimle ve saatlerce dinlerlerdi beni gözlerini benden hiç ayırmadan...Bana minnettardılar ne de olsa ben onlara hayat verendim.
Kitaplarım vardı.Yetmiş sayfadan az hikaye kitapları.Dışarda kar yağardı ve mahallenin bütün çocukları yokuştan kaymaya giderlerdi.Bense kalorifersiz, küçük ve soğuk odamın kapılarını sımsıkı kapatır "karlar kraliçesi"olurdum.Belki de "babamın gözleri kedi gözleri"ni okurdum.Akşam hava kararır ben uyurdum.Sabahın ilk ışıkları dürterdi beni.Uaynır yine hayale dalardım.Hayat buydu o zamanlar..Hayatım buydu.
Sen de değişiktin sanırım akranlarına göre.Ben bilemem sonuçta senin gibi büyük adamların huylarını.O zaman bilemezdim çünkü dedim ya "benim dünyam kağıttan bebekler ve karlar kraliçesiydi" o zamanlar...
Hiç unutmam bir kere denize götürmüştün beni.Taş toplamıştık seninle beraber.Kötü bir anı olmamalıydı sonuçta çünkü o taşlar benim o dönemki yeni oyuncaklarım olmuştu ve uzunca bir süre öyle kalmışlardı.Benim için o taşlarla oyalanmak güzeldi ve senin içinde benimle oyalanmak!Arkadaşım..
O yaz günlerinde ben taşlarımı yıkar kavanozlara suyla birlikte koyar ve hayranlıkla izlerdim onları.Benim onlara bakışlarım nasılsa senin de bana bakışların öyleydi.Ben bunu o günlerde senin bakışlarını sarı tişöertümün içinde yakaladığımda görmüştüm.İşte o benim seni kaybettiğim gündü.Daha doğrusu senin beni kaybettiğin gün!..
Ben biraz daha büyüyünce annem bana iskambil oyunu öğretti ve bu oyundan büyüklerde hoşlanıyordu.Herkese benimle oynamasını teklif ediyordum. Sen hariç.Sana oyun oynamayı yakıştıramyırdum bir türlü.Sen oynamak istiyrdun, benim elimden iskambil kağıtları düşüyordu yere.Dağılıyorlardı ve sen onları toplarken ben yine soğuk odama girip ağlıyordum.
Sonra yine mevsim yaza dönüyordu.Artık benimle iskambil oynamıyordu kimse çünkü herkesin başka bir işi vardı.Arkadaşlarım gidip top oynuyorlardı.Büyükler bahçeyi suluyorlar ve yeni fidanlar dikiyorlardı.Sen ısrarla oynamak istiyordun iskambil.Sen istedikçe istemiyordum ben.Ama sen beni kandırmayı başarmıştın.Yeni taşlar verecektin bana.Benim için toplamıştın onları yaz tatiline girerken.Büyük bir heyecanla çıkmıştık evine.Rengarenk taşlarım olacaktı çünkü.Suya koyacaktım ben onları.Görenler olacaktı ve çok beğeneceklerdi...
Taşlar gerçekten güzellerdi.Yeşilin en büyüleyici rengindeydi çoğu.Yardımınla kolayca temizlemiştik ve kurumaya bırakmıştık.Onlar kurrken iskambil oynamaya odanızın balkonuna geçmiştik.Beni birkaç dakika yalnız bıraktın rahat oturmak için şortunu giyecektin.Sanırım son kez o zaman bakmıştım gülümseyerek yüzüne.Kucağına oturmazsam benimle oynamayacaktın.Oynadık!
Ben kazandım hep.Sen de bunu kutlamak için kucağında dansettirdin bana.Sen altımdaydın.Sonra kötü şeyler söylemeye başladın bana.Nefes alış verişin değişti."Aptal kelimesinden bile daha zehirliydi o kelimeler.O zehri şortundan üzerime attın ve odama kapattın beni sıkı bir tembihle.O gün büyüdüm.
Kağıt bebeklerimi katlettim.Cenk'i Özlem'in gözleri önünde parçalarken ne kadar üzüleceğini düşünmeden btün kağıt bebeklerimi öldürdüm.Bütün taşlarımı attım kavanozlarıyla.O gün öldü benim çocukluğum.O gün öldü karlar kraliçesi deçocukluğumla ve ikisini de kendi elimle gömdüm.
İşte o günden sonra hiç olmadılar hayatımda.O günden sonra sende olmadın benim hayatımda.Bir daha hiç oyun oynamadım ve çizgi film seyretmedim.Rastgele bir çizgifilm açıldığında televizyonda sinirlendim kendimi ordan oraya attım.O günden sonra bir daha saymadım seni.Sen en kötü insandan bile daha kötüydün işte benim için.Sen rahatça yüzüme bakıp güldükçe ben yemin ettim sana ödetecektim.Benim yüzümden kolun kırılmıştı ve benim yüzümden yanlış kaynamıştı.Benim yüzümden erkenden evlenmişti kızın senin istemediğin adamla.Ve ben sana daha kötülerini de yapacaktım..
Ta ki vicdanım seninkisi kadar rahatlayana kadar.

19 Mayıs 2009 Salı

Saklanbaç.

Yağmur şiddetlice yağıyordu senden kaçıp geldiğim bu şehirde.
Şiddetli dediysem de abartmayalım.
Alt tarafı evlerin çatılarını kırıp dökücek kadar..
Elbette ki tek başına başarmadı bunu ,şimşek ve gökgürültüsü tutuyordu ellerinden.
Sonra koskoca bulutlar vardı arkasında..
Keşke düşmen etmeseydin beni bu kadar ona..
Neyse sana anlatacak daha başka şeylerim var benim.
Dün gece çok güzeldi aslında,en azından fırtınadan önceki zaman.
Ben çok hastaydım yeni güne "merhaba" derken ama endişelenme şimdi iyiyim.
Endişelenme dediysem de gülme, lafın gelişi.
Benim için endişelenmezsin bilirim!
Şaka şaka sen herkes için endişelisin.
Tüm dünyayı sen yaratmış gibi herşeyin sorumluluğunu üstlenirsin.
Büyük hayaller,büyük umutlar...
Yoruldum.
Dün ne yaptım biliyor musun?
Sahile indim ve bütün günümü denizin kenarında geçirdm.
Seninde yanımda olduğunu hayal ettim hep.
Ellerimin ait olduğu yerlerde oluşunu,gülüşünün bana verdiği mutluluğu hayal ettim.
Seni hayal ettim.
Hiç doyamamaışım yüzüne bakmaya ve hiç doyamamışım anlattıklarına.
Hiç ara vermeden konuşuşunu,
Sana komik gelen birşeyi anlattığında gülmediğimde yüzünün aldığı ifadeyi düşündüm.
Sen yokken güldüm!
Yine senin etkinde kalarak belki ama sen yanımda yokken güldüm.
Asla olmaz onsuz yüzüm gülmez diyordum insanlara ama yapabiliyormuşum.
Ondan sonra tam iki defa daha güldüm.
Nelere mi? Boşver.
Artık sana anlatırmış gibi konuşmak istemiyorum ,farkındaysan yapamıyorum da.
Öyle ya artık hayal etmekten yoruldum,yapamıyorum.
Bu mektubunda gideceği yer çöp kutum sana gönderecek cesaretim yok.
Eline aldığında ve benden olduğunu öğrendiğinde vereceğin tepki nedir biliyorum.
Seni seviyorum bunları bilmemen gerek.
Sana bağlılığımı anlamaman grek.
Senden kaçmak için geldim bu yere ama nefesin bırakmıyor beni hep ensemde..
Gölgen hep üstümde.
Kaçamıyorum senden çünkü tüm hücrelerim seninle dolu.
Aldığım nefes sensin ve düşünebilme yeteneğimsin.
Dilim senden başkasına dönmüyor ve kulaklarım senden başkasını duymuyor..
Kaçamıyorum beni hep yakalıyorsun.
Ama bunu küçüklüğümüzde saklambaçta sobeler gibi yapmıyorsun artık.
Canımı yakıyorsun her ebelediğinde.
Her sobelendiğimde beynimi mıncıklıyorsun ve oralarda sana birşey olucak diye içim acıyor..
Her sobelendiğimde hücrelerimi yoluyorsun ve benden uzaklaşıyorsun diye içim ölüyor.
Senden kaçıyorum.Yakalanıyorum.Ve hayat bitiyor..

mecburluluk.

Yoruldum.
Her defasında sana uzanmaktan ve ellerime sahip olduğumda boş bulmaktan yoruldum.
Sana sahip olmaya hazır olduğumda ve herşeyimi sana göre planlayıp ortada kalakalmaktan yoruldum.
Sana her defasında inanmaktan yoruldum..
Yıprandım.
Mutlu etmek cok zor seni ve bu yola kendimi adamış olmam beni yıprattı.
Ait olduğum yeri bulamamam ve senin bedeninde kaybolmak beni fazlasıyla yıprattı.
Nefesinle beni içine çekmenden ve hızlıca havaya salman, beni hiçe sayman ve rüzgarda dağılışımı izlemen bana haksızlıktı.
Sana sahip olamıyorum ve kendimi de seninle kaybediyorum.
Bana deli gibi ihtiyacım varken burda durmuş seninle uğraşıyorum.
Gözlerim yaşarıyor,dudaklarım titriyor ama sen "ak" demedikçe akmıyorlar.
Tıpkı sen "git" demedikçe gidemediğim gibi.İşte her bir organım senin kölen.
Sahip!Sana mecburum.
Yanında kalmaya,ne şartla olursa olsun sesini duymaya,çığlıklarına sarılmaya mecburum.
Sen sen olduğundan varlığına mecburum.
Söylesene kendi varlığımı,ruhumu yatağında bırakıp kalkıp gidebilir miyim?
Beni be yapan şeyleri sen olmadan yaşatabilir miyim?
İşte sana öyle mecburum.
Beni mecbur bıraktıklarınla yaşamayı öğrenmeye de mecburum.
Seni konuşmak için sesime mecburum ve seni yazmak için kalemimdeki mürekkebe mecburum.
Seni sevebilmek için ruhuma mecburum ve yanında kalabilmek için bedenime mecburum.
Tek ihtiyacımsın,yaşamak için sadece sana mecburum.
"Git senden sıkıldım!" diyorsun ama vücudumda ruhumda sana görünmez zincirlerle bağlı.
Gidemiyorum.
Duymak istemiyorum sana karşılık veren çığlıklarımı bile ama ipleri koparamayıorum da gidemiyorum.
Senden kopamıyorum.
Gözümü kapatıp hiç yaşanmadığını düşünmek istesemde uğrunda akıttığım kanım kokuyor,inanamıyorum.
Gözümü açtığımda ise ben de bıraktığın izleri görüyorum.
Yere eğilip kanımdan bir damla alıyorum parmağıma ve gitmek istiyorum.
Parçalanmış ruhumu sırtıma alıyorum.
Ama bir adım bile atamıyorum uzağına.
Gülüşünle yaşamak istiyorum.Nefesinde hayat buluyorum..